Her Şeyin ve Herkesin İlgisinde Yine Yeniden Arktik – Onur Limon

24 Mart 2025
9 dk okuma süresi

Donald Trump’ın Grönland’a ilgisi, Arktik’e olan ilginizi artırdıysa, dikkatli olun: “kaynak savaşları,” “büyük güç rekabeti” veya “yeni Soğuk Savaş” gibi abartılı anlatılar sizi yanıltabilir. Arktik’in önemini ve dinamik yapısını anlamak için dört temel unsuru göz önünde bulundurmalısınız:

1.     Bir bölge olarak Arktik,

2.     Güvenlik ve jeopolitik yapısındaki değişimler,

3.     Doğal kaynaklar ve erişimi giderek artan Arktik deniz yolları,

4.     Çözülmemiş hukuki sorunlar, bölgesel ve uluslararası iş birliği.

Trump’ın Grönland’a ilgisi bu bağlamda ne tesadüf ne de olağan dışıdır; aksine, Arktik’te stratejik dengeleri etkileyebilecek bir hamledir. Ancak bunu dile getirme biçimi, diplomatik bir yaklaşımdan çok medyatik bir gösteri niteliğindedir.

Bu yazı, Arktik’i abartılı söylemlerden ziyade daha dengeli ve incelikli analiz etmenin bir yolunu sunmakta, Grönland meselesini de bu çerçevede değerlendirmektedir.

Bir bölge olarak Arktik

Arktik coğrafi, siyasi ve kültürel vb. açılardan farklı şekillerde tanımlansa da genellikle Arktik Dairesi ve sekiz Arktik devletinin (ABD-Alaska, Rusya, Kanada, İzlanda, Danimarka-Grönland, Norveç, İsveç ve Finlandiya) bazı bölgelerini kapsamaktadır. Yaklaşık 4 milyon kişinin yaşadığı bu seyrek nüfuslu bölgede, yerli halklar toplam nüfusun %10’unu oluşturmaktadır.

Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika’nın kesişim noktasında yer alan Arktik, küresel ortalamanın 2-3 katı hızla ısınmaktadır. Bu durum, okyanus ve çevre konularında karşılıklı bağımlılığı artırmaktadır. Arktik Okyanusu, stratejik konumu ve dar boğazlarıyla dikkat çekmektedir. Kuzey Batı Geçidi (KBG) ve Kuzey Deniz Rotası (KDR) gibi mevsimsel deniz yolları, Atlantik ve Pasifik Okyanusları arasında bağlantı sağlamaktadır. Ayrıca, Grönland-İzlanda-Birleşik Krallık-Norveç anakarası arasındaki deniz alanı (GIUK-N) ile Svalbard, Ayı Adası ve Norveç anakarası arasındaki deniz alanı (Ayı Boşluğu) gibi geçitler, bölgenin jeostratejik önemini artırmaktadır. Bu geçitler, Rusya için Kuzey Atlantik’e açılan kritik giriş noktalarıdır.

Danimarka’ya bağlı özerk bir ülke olan Grönland, Türkiye’nin yaklaşık üç katı büyüklüğündedir. GIUK-N’deki stratejik konumu ve zengin doğal kaynaklarıyla bölgede kilit bir aktördür. 57.000 kişilik nüfusunun çoğunluğunu Inuit halkı oluştururken Kalaallisut dili Arktik’te tehlike altında olmayan tek yerli dildir.

Güvenlik ve jeopolitik bağlam

Arktik’in güvenlik ve jeopolitik yapısı, küresel ve bölgesel gelişmelere bağlı olarak değişmektedir. Bu süreç, Soğuk Savaş’tan günümüze üç dönemde incelenebilir:

Soğuk Savaş dönemi (1945-1991): Arktik, ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki sistemik rekabette stratejik bir askerî alan haline gelmiştir. Norveç, Sovyetler Birliği ile kara sınırını paylaşan tek NATO ülkesi olarak kritik bir rol oynarken Grönland, Alaska ve İzlanda Kuzey Atlantik’teki stratejik önemini korumuştur. Kola Yarımadası, Rusya’nın Atlantik’e erişimi için askerî planlamaların merkezinde yer almıştır.

Grönland, ABD’nin Sovyetler Birliği’ne karşı yürüttüğü nükleer caydırıcılık stratejisinde kilit bir konumda olmuştur. ABD, Sovyet tehdidi nedeniyle 1946 ve 1960’da Grönland’ı satın almak istemiş ancak bu teklifler Danimarka tarafından reddedilmiştir. 1951’de imzalanan savunma anlaşmasıyla ABD’nin Grönland’daki askerî varlığı resmileşmiş, Pituffik Uzay Üssü (Thule Hava Üssü) gibi kritik tesisler inşa edilmiştir.

Soğuk Savaş sonrası dönem (1991-2022): Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte Arktik’in stratejik ve askerî önemi azalmış, nükleer kuvvetler ve konvansiyonel askerî varlıklar azaltılmıştır. Grönland ve İzlanda’daki ABD askerî varlığı gerilerken uzun menzilli bombardıman uçakları yerini balistik erken uyarı sistemlerine bırakmıştır.

ABD’nin küresel güç olarak tek kutuplu hâkimiyeti, Arktik’te güvenlikten ziyade çevresel, ekonomik vb. meselelere odaklanılmasına imkân sağlamıştır. 1996’da kurulan Arktik Konseyi, askerî konuları gündem dışı bırakmış ve bölge, uluslararası iş birliğinin en istisnai örneklerinden biri hâline gelmiştir.

ABD ve Rusya’nın Ortadoğu ve Afrika’daki müdahaleleri ile Rusya’nın Gürcistan (2008) ve Ukrayna’ya (2014) saldırıları, bölgesel iş birliğini sona erdirmemiştir. Ancak Rusya’nın Arktik’te askeri varlığını artırması ve ABD’nin 2019’da Rusya ve Çin’i akut bir stratejik tehdit olarak görerek Grönland’ı satın alma fikrini gündeme getirmesi, bölgenin jeopolitik önemine dair tartışmaları alevlendirmiştir.

Ukrayna savaşı sonrası dönem: Rusya’nın 24 Şubat 2022’de (24/2) Ukrayna’ya saldırısı, Arktik’te jeopolitik dengeleri sarsmış ve güvenlik önceliklerini değiştirmiştir. Yedi Arktik devleti Rusya ile iş birliğini askıya alarak bölgesel siyasette önemli bir kırılma yaratmıştır. Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılımıyla tarafsızlık dönemi sona ermiştir. Arktik, NATO üyesi yedi devlet (NATO 7) ile Rusya arasında bölünmüş, potansiyel sıcak çatışma ve kalıcı rekabet alanına dönüşmüştür.

Öte yandan, Trump, Grönland’a olan ilgisini yeniden gündeme getirerek bölgenin ABD’ye ekonomik veya askeri olarak entegre edilmesinin, Çin ve Rusya’nın Arktik’teki etkisini dengelemek için kritik olduğunu savunmuştur. Ancak Grönland’ın siyasi yönelimi, bağımsızlık yolunda özerkliğini güçlendirme amacını açıkça ortaya koymaktadır. 2024’te yayımladığı son strateji belgesi de bu yaklaşımı desteklemektedir.

Doğal kaynaklar ve Arktik deniz yolları: İklim değişikliği, Arktik Okyanusu’ndaki buzların hızla erimesine neden olarak bölgenin doğal kaynaklarına (hidrokarbon, maden, balıkçılık) ve deniz yollarına [KDR, KBG, Kutupaşan Deniz Yolu (KDY) ve Arktik Köprü Rotası (AKR)] olan ilgiyi artırmaktadır.

Arktik dünya petrol rezervlerinin %13’ünü, doğal gazın %30’unu barındırmakta ve bunların %90’ı Arktik devletlerinin MEB’de yer almaktadır. Grönland 2021’den itibaren çevresel kaygılarla petrol ve gaz aramalarını yasaklamıştır.

Bölge bakır, altın, kömür ve nadir toprak elementleri (NTE) gibi zengin kaynaklara sahiptir. Grönland, Batılı ülkeler için bu kaynaklarda Çin’e bağımlılığı azaltma fırsatı sunarken 2021’de uranyum madenciliğinin yasaklanması nedeniyle Çin destekli bir NTE projesini durdurmuştur.

Deniz buzunun erimesi, Avrupa-Asya ulaşımını hızlandırabilecek yeni rotalar açsa da sert hava koşulları ve yüzen buzlar ticari sürdürülebilirliği sınırlandırmaktadır. Grönland, bu rotalar üzerinde stratejik bir konuma sahiptir.

Balıkçılık, Arktik ekonomisinin temel taşlarından biridir. Bölgedeki yeni sahalar, küresel balıkçılık alanlarının aşırı kullanımına karşı önemli bir alternatif oluşturmaktadır. Grönland’da ekonomi büyük ölçüde balıkçılığa dayanmakta olup, ihracatının %90’ını deniz ürünleri oluşturmaktadır. 2024’te Pekin’de açtığı diplomatik temsilcilikle bu ticareti daha da geliştirmeyi hedeflemektedir.

Çözülmemiş hukuki sorunlar, bölgesel ve uluslararası iş birliği: Arktik çözülmemiş hukuki sorunlar ve uluslararası iş birliği açısından kritik bir bölgedir. Deniz alanlarının paylaşımı ve yerli halkların hakları gibi konular tartışmalı olsa da bölgenin Okyanus temelli özelliği, sert iklimi ve düşük nüfus yoğunluğu askeri çatışma riskini azaltmaktadır. Kıyıdaş devletler, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni (BMDHS) temel alarak uluslararası hukuk çerçevesinde hareket etmektedir.

Arktik Konseyi ve Arktik Sahil Güvenlik Forumu gibi platformlar, bölgesel istikrar ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemektedir. Bu nedenle bölge ne 19. yüzyılın ‘Vahşi Batısı’ ne de 21. yüzyılın ‘Güney Çin Denizi’dir.

Grönland’ın son strateji belgesi, bölgesel ve uluslararası iş birliğinin önemini vurgulamaktadır. AB, ABD ve Çin ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini güçlendirmeyi hedefleyen Grönland, küresel sistemde yalnızca bir kaynak sağlayıcı değil, aktif bir ortak olarak yer almak istemektedir.

Sonuç olarak, Arktik, uluslararası sistemde pasif bir nesneden aktif bir özneye dönüşmektedir. 24/2 sonrası jeopolitik istikrar sarsılsa da bölge büyük güçler için hâlâ birincil güvenlik meselesi olmaktan uzaktır. ABD, Grönland’ı ilhak etmeden de güvenlik ve ekonomik çıkarlarını yeni anlaşmalarla koruyabilir. Ancak ABD’nin politikaları, diplomatik iş birliğinden ilhaka kadar geniş bir yelpazede şekillenirse, bu durum Arktik’in yeniden askerileşmesini hızlandırabilir. Böyle bir gelişme, Rusya ve Çin’in bölgedeki yakınlaşmalarını tetikleyebilir. Zengin doğal kaynaklar ve deniz yolları, doğrudan çatışma nedeni olmamakla birlikte, Grönland’daki kaynakların Alaska gibi diğer bölgelerde de bulunması, gerilimi azaltan bir unsurdur. Deniz alanlarına dair anlaşmazlıklar ise uluslararası hukuk çerçevesinde yönetilmektedir. Rusya’nın, Arktik Konseyi’nden dışlandığı bir durumda bölgedeki iş birliği süreçlerinin gelişmesi zor görünmektedir. Ancak Rusya’nın Arktik Konseyi’ne geri dönmesi, diplomatik dengeleri yeniden şekillendirerek iş birliğini güçlendirebilir.

Dr. Onur Limon

Dr. Limon, meslekî kariyerine 2002 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nde başlamış ve 2024 yılında emekli olmuştur. 2020 yılında Trakya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora derecesini almıştır. Başlıca uzmanlık alanları arasında kutuplar, kutup bilim diplomasisi, kutup jeopolitiği ve uluslararası güvenlik yer almaktadır. Bu alanlarda çok sayıda makale ve kitap yazmış ve editörlüğünü üstlenmiştir. Ayrıca bağımsız bir araştırmacı olarak çalışmalarını sürdürmekte olup Uluslararası Arktik Bilim Komitesi (IASC) Uluslararası Arktik Araştırma Planlama Konferansı (ICARP) IV Araştırma Öncelikleri Takımları (RPT) üyesidir ve özellikle RPT 4: Bilimsel İşbirliği ve Diplomasi alanında çalışmalar yürütmektedir. 

Bülten Aboneliği

Sosyal Medyada Paylaşın

PDF Kaydedin / Çıktı Alın

Editörün Seçtikleri

Copyright @ 2025 Global Academy. Design & Development brain.work

Çevrimiçi olarak yayımlanan yazıların tüm telif hakları Panorama dergisine aittir. Aksi belirtilmediği sürece, yayımlanan yazılarda belirtilen görüşler yalnızca yazarına / yazarlarına aittir. UİK, Global Akademi, Panorama Yayın Kurulu ile editörleri ve diğer yazarları bağlamaz.